İstanbul sarsıldı, hükümete güven bir kez daha yıkıldı



23 Nisan 2025'te, İstanbul'un Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, şehrin 16 milyonluk nüfusunu derinden sarstı. Deprem, Marmara Denizi'nde, İstanbul'un güneybatısında, yaklaşık 10 kilometre derinlikte gerçekleşti ve çevre illerde de hissedildi .​

Depremin ardından, 180'den fazla artçı sarsıntı kaydedildi; bunlardan yedisi 4.0 büyüklüğünün üzerindeydi. İstanbul'un tarihi Fatih ilçesinde terkedilmiş bir bina çöktü ve içişleri bakanlığının yapmış olduğu açıklamalara göre toplamda 378 bina hasar gördü. Panik nedeniyle 236 kişi yaralandı;Yaralanan vatandaşların bazılarının balkon ve pencerelerden atladıkları bilgisi geçildi.  Birçok vatandaş geceyi parklarda, araçlarında veya geçici barınaklarda geçirdi .​

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE ÖNCELİK İNSAN HAYATI DEĞİL, RANT
AKP hükümeti, 22 yıllık iktidarı boyunca kentsel dönüşüm projelerini öncelikle rant odaklı yürüttü. İstanbul'un bazı bölgelerinde yapılan kentsel dönüşümler, riskli binaları güvenli hale getirmek yerine, lüks konut projeleri ve ticari alanlar yaratmaya odaklandı. 'Rezerv Alan' adı altında çökülen arazilerde AVM ve çok katlı gökdelen projeleri insan hayatını daha dar bir alana hapsetmeye başladı. Bu yaklaşım, deprem riskini azaltmak yerine, halkı daha da savunmasız bıraktı. Az sayıdaki bazı toplanma alanlarının kapısına kilit vurulduğu ortaya çıktı. Bu durumun, kapısına kilit vurulan bir yangın merdiveninden farklı değildir.​

Deprem Vergileri ve Hazırlıksızlık
1999 Gölcük Depremi'nin ardından toplanan deprem vergileri, şeffaf bir şekilde kullanılmadı. 'Yol yaptık', 'Köprü yaptık' denildi o paralrla. Ancak gelinen noktada İstanbul dahil ülke genelinde yapılan tüm otobanlar, köprüler ve yollardan fahiş geçiş ücretleri alındığı gibi, geçmeyenlerden de dolaylı paralar alınıyor. Grünen o ki yıllarca da alınmaya devam edecek. Toplanan milyarlarca lira, altyapı güçlendirmeleri ve acil durum hazırlıkları yerine, farklı alanlara yönlendirildiği öne sürüldü. 11 ili vuran 2023 Hatay-Kahramanmaraş depremlerinde yaşanan koordinasyonsuzluk ve yetersiz müdahale, bu hazırlıksızlığın acı bir göstergesi oldu.​

İstanbul'un Geleceği Tehlikede
İstanbul'da 1.5 milyon bina risk altında; bunların üçte biri acil dönüşüm gerektiriyor . Ancak merkezi hükümetin bu konuda somut adımlar atmaması, şehrin geleceğini tehlikeye atıyor. Bilim insanları, Marmara Denizi'ndeki fay hattının 250 yıldır büyük bir deprem üretmediğini ve bu nedenle büyük bir sarsıntının yakın olduğunu belirtiyor .​

Bilim ve Halk Öncelikli Politikalar
İstanbul'un deprem gerçeğiyle defalarca yüzleşmesine rağmen 20 yıldan fazladır devleeti yöneten hükümet yetkililere bu duruma yüz çeviriyor. Bu, sadece binaların değil, aynı zamanda politikaların da dönüşü gerekiyor. Rant odaklı projeler yerine, bilimsel veriler ışığında, halkın güvenliğini önceliklendiren politikalar benimsenmeli. Bu, liyakatlı kadrolarla sağlanabilir. Tek adamın ağzından çıkacak kelimeleri yargısız ve sorgusuz görev ediden kadrolar, her deprem ve afetin neticelerinde boğulmaya mahkumdur.

Aksi takdirde, bir sonraki büyük depremde sadece binalar değil, toplumun çok az kalan güveni ve geleceği de yıkılabilir.

'Bir Enkazın Altındaki Hayat Dersi' belki birilerinin kulağına küpe olur;

Kahramanmaraş depreminde yıkılan bir apartmanın enkazından üç gün sonra kurtarılan yaşlı bir adamın sözleri unutmak mümkün değildi:

“Betona değil, duaya sığındım ama keşke devlet de önce tedbire sarılsaydı.”

Başta sosyal medya olmak üzere günlerce medya organlarında akan bu ders niteliğindeki sözlerin sahibi depremzede adamın yaşadığı ev, yıllar önce belediyeye yapılan “riskli yapı” başvurusuna rağmen bir türlü yenilenmemişti. Herkes biliyordu ki o sokakta rant yoktu, siyaset uğramıyordu. O sokakta rant yoktu. Ama insan vardı. Bizim de artık üstüne basa basa sormamız gereken soru şu: Devletin görevi rantı mı korumak, halkı mı?


Deprem bir doğa olayıdır, ama felaket, ihmalle başlar. 

Önce bilim, önce tedbir, önce insan.

Sağlıkla kalın..